Kulenin içi, dışarıdan göründüğünden çok daha dar ve karanlıktı. Merdivenler paslı bir spiral gibi dönüyor, yukarıya doğru kayboluyordu. Her basamakta tozlar havalanıyor, çürümüş demir kokusu genzimi yakıyordu. Deniz önden gidiyor, el fenerini her adımda yukarı kaldırıyordu. Işık, duvarların nemli taşlarında gezindikçe gölgeler kıpırdanıyor, sanki duvarların içi nefes alıyordu.
13Please respect copyright.PENANAA4PGjPM8qB
“Baksana,” dedi Deniz, elini taş duvara sürerken, “bu kule sanki nefes alıyor.”
Gülmeye çalıştım ama boğazımdan yalnızca kuru bir ses çıktı.
“Belki de bizi yutuyordur.”
13Please respect copyright.PENANA8qyFO0NMMU
Bir süre konuştuk. Aslında ikimiz de sessizliği bastırmaya çalışıyorduk. Çünkü sessizlik, orada başka türlüydü; içini dolduran bir sessizlikti, insanın düşüncelerini bile yankılatan bir tür boşluk.
Her adımda aşağıdaki dünya biraz daha uzaklaşıyor, kulenin içi sanki kendi zamanını yaratıyordu.
13Please respect copyright.PENANAJSYiVluuxi
Bir ara başımı kaldırdım. Yukarıdan ince bir ışık sızıyordu.
“Tepesi açık mı sence?” dedim.
“Belki de bir penceredir,” diye cevapladı Deniz. “Belki de oradan manzara görünüyordur. Çıkınca görürüz.”
O her zamanki gibi rahattı. Benim kalbimse, her adımda biraz daha sıkışıyordu.
Bir şeyin yanlış olduğunu hissediyordum ama adını koyamıyordum.
Kule sanki bize bir sır anlatmak istiyor, ama kelimeleri boğazında kalıyordu.
13Please respect copyright.PENANAw40baRTy5V
Üçüncü kata vardığımızda, dışarıdan gelen rüzgâr artık içeriyi doldurmuştu. Pencerelerden biri tamamen kırıktı. Deniz oraya yürüdü, başını uzattı.
“Rüzgâr buradan giriyor. Baksana, şu manzaraya…”
Yanına gidip baktım. Aşağıda şehir görünüyordu; arabaların farları, küçük bir nehir gibi akıyordu.
O an bir huzur hissi geldi. Bir anlığına, bütün korkum kayboldu.
“Güzelmiş,” dedim.
Deniz gülümsedi. “Demiştim sana. Şimdi düşün, tepeye çıkınca nasıl olacak.”
13Please respect copyright.PENANAjd8HEFgzCq
Bir süre durduk. Sonra yukarıya doğru yürümeye devam ettik.
Basamaklar artık daha dar, daha dikti. Bazıları kırılmış, bazıları yerinden oynamıştı.
Bir basamağa bastım, metal çıtırdadı.
“Yavaş,” dedim. “Sağlam değil bunlar.”
“Tamam tamam, dikkat ederim,” dedi.
Ama o hiç dikkat etmezdi. Hep öyleydi.
Bir yanıyla hayranlık duyduğum, bir yanıyla korktuğum bir cesareti vardı.
Ben her şeyi düşünür, o hiçbir şeyi düşünmeden yapardı.
Ve bazen, böyle insanlar hayatı kazanır, bazen de hayat onlardan hesap sorar.
13Please respect copyright.PENANAo8ixyYmBok
Yukarı çıkarken bir ara durduk.
“Aras,” dedi sessizce, “hiç düşündün mü, neden bu kadar yükseğe tırmanıyoruz?”
“Fotoğraf çekmek için gelmedik mi?” dedim.
“Yok, öyle değil.”
Bir an sustu, sonra ekledi:
“Bence insan, bazen yukarı çıkmak ister… çünkü aşağıda kalmaktan korkar.”
13Please respect copyright.PENANAhgR6xkQXHP
Sözleri içimde yankılandı. O an sadece o değil, ben de kendi içime baktım.
Gerçekten ne arıyordum ben burada?
Bir manzara mı, yoksa kendimden kaçış mı?
13Please respect copyright.PENANAXPoNY3gXTV
Birden, yukarıdan bir ses geldi.
Kısa, metalik bir ses.
Sanki bir zincir kopmuş, bir parça düşmüş gibiydi.
Deniz yukarı baktı, gülümsedi. “Kuş falandır.”
Ama o gülümsemenin ardında, ben de bir anlığına aynı korkuyu gördüm.
O da duymuştu o sesi.
İkimiz de anlamıştık ama söylememiştik.
Kule uyanmıştı.
13Please respect copyright.PENANAqTwieXMuau
Sonraki birkaç basamakta konuşmadık.
Sadece rüzgârın uğultusu, nefes alışlarımız ve uzaklarda yankılanan bir metal sesi vardı.
Her adım, biraz daha sessizlikle karışıyordu.
Ve ben fark ettim:
Ne kadar yukarı çıkarsak, o kadar az konuşuyorduk.
Sanki yükseklik, kelimeleri boğuyordu.
13Please respect copyright.PENANAZ4yRY3tkm6
Sonunda, son katın hemen altına ulaştık.
Bir kapı vardı; paslanmış, eğilmiş, ama hâlâ kapalı duruyordu.
Deniz kapının kolunu çevirdi.
Metal gıcırdadı, kapı aralandı.
Soğuk bir hava yüzüme çarptı.
Yukarıdan, belli belirsiz bir ışık süzülüyordu.
13Please respect copyright.PENANApwp3j1q6QC
“İşte,” dedi Deniz, “zirve.”
Gözlerinde çocukça bir parıltı vardı.
Benim içimdeyse tanımlayamadığım bir korku kabardı.
Tepedeki ışık, sanki gökyüzünden değil, içeriden geliyordu.
13Please respect copyright.PENANAUH8HSveUOF
“Deniz, bekle biraz,” dedim.
Ama o çoktan yukarı çıkmıştı bile..
13Please respect copyright.PENANA4nBUokBs8B


