Bir zamanlar dünya daha yumuşaktı.
Rüzgârın sesi çocuk kahkahalarına karışır, insanlar birbirine dokunmayı unutmazdı.
Bir bakış, bir tebessüm, bir sessizlik bile anlam taşırdı.
Ama şimdi…
Şimdi hiçbir şeyin dokusu yok.
Sesler plastik, yüzler cam, kalpler ise donmuş su gibi kırılgan.
İnsanlık, kendi yankısına bile yabancı artık.
81Please respect copyright.PENANACiNlqcfrgB
Bir zamanlar sokak lambaları altında birbirine sarılan gölgeler vardı.
Şimdi aynı lambalar, boş kaldırımlara ışık tutuyor.
Bir çocuk ağlaması bile nostaljik bir hayalet gibi yankılanıyor şehirlerde.
Zaman, anıları toprağa gömmüş, üstüne beton dökmüş.
Ve biz hâlâ o mezarlığın içinde dolaşıyoruz,
kendi eski hâlimizi bulmaya çalışarak.
81Please respect copyright.PENANAmfLuTYD7Eq
Yaşam mı?
O artık bir yük.
Ruhlarımız, anlamını yitirmiş ritüellerin içinde debeleniyor.
Bir kahve fincanının kenarına dokunmak bile yorgun bir hatıraya dönüşmüş.
İnsanlar artık yaşamak yerine, hatırlıyor sadece.
Hatırladıkça biraz daha ölüyorlar.
81Please respect copyright.PENANAmSY2e3W1Ns
Bir zamanlar “ölüm” uzak bir kavramdı.
Şimdi, her nefesin içine sızmış sessiz bir misafir.
Belki de biz zaten öldük — sadece fark etmemek için birbirimize “günaydın” demeye devam ediyoruz.
Çünkü artık ölüm, yaşamanın en dürüst hâli.
Ve yaşam, kendini unutturmuş bir hayal.
81Please respect copyright.PENANAC4iyEHW1nE
Zamanın mezarlığında yürürken fark edersin:
Her şey geçmişin tozuna bulanmış.
İnsanlık, kendi hatırasına ağıt yakan bir tür haline gelmiş.
Bir zamanlar ışık arayan gözler, şimdi karanlığa alışmış.
Ve karanlık, hiç bu kadar güzel görünmemişti.
81Please respect copyright.PENANAavXyiEw4gU


